16 Nisan'a doğru - 2
MEHMET ARİF DEMİRER
ANAYURT GAZETESİ
10 Nisan 2017 Pazartesi
Halkoylamasına birkaç gün kaldı. Türk Milleti EVETçiler ve HAYIRcılar diye ikiye bölündü. Tarafların beklentisi en yüksek % 60. Demek ki bölünme 60 – 40 aralığında bekleniyor.
HAYIRcılar, neden HAYIR diyeceklerini çok iyi biliyorlar. Meclis’in yetkilerinin budanmasını, bütçe kanunu hazırlamanın Meclis’ten partili Cumhurbaşkanına geçmesini, Gensorunun kalkmasını, denetimin sınırlandırılmasını (300 – 360 – 400 gibi kademelerle) kabul edemiyorlar. Yürütme ile yasamanın ayrılığı ilkesini yok eden, yürütmeyi tamamen, yasamayı dolaylı bir şekilde, partili Cumhurbaşkanına teslim eden bir zihniyete HAYIR diyorlar.
Partili Cumhurbaşkanının; Anayasa Mahkemesi Üyelerinin büyük çoğunluğunu, Hakimler ve Savcılar Kurulu Üyelerini de partisinin milletvekilleri ile atayacak olmasının kuvvetler ayrılığı ilkesini bir kenara iterek Yüksek Yargı’yı da denetimi altına almasını tehlikeli bulan HAYIRcılar bu anayasa değişikliği paketinin bir referandum konusu yapılmasını çok da zamansız buluyorlar.
Güney komşumuz Suriye’de bir Rus – ABD çatışmasının her an bir ihtimal olduğunu düşünerek, üstelik de ülkede OHAL ortamı sürerken sandığa giderek “Bu ülkenin insanları bölünmüştür” gerçeğinin tescilinin kime ne yararı olacağını bilemeyen HAYIRcılar, “Ne gereği vardı ?” diye sorduklarında tatmin edici bir cevap alamıyorlar.
Öte taraftaki, devletin ve medyanın eksiksiz gücünü ve desteğini arkasına alarak EVET kampanyasını tam gaz yürüten EVETçilere gelince...
Onların (EVETçilerin) tek sorunu partili Cumhurbaşkanının istediğinin gerçekleşmesi. Ne 18 Madde ile gelen değişiklikleri incelediler, ne de EVET çıktığı takdirde değişmesi gereken kanunlar ile ilgileniyorlar. Gensorunun kalkması, denetimin sınırlandırılarak adeta sıfırlanması da onları kaygılandırmıyor. Nasıl olsa 5 yılda bir sandıkta durumu düzeltirim, eğer partili cumhurbaşkanı yanlış bir şey yaparsa (“Haşa, Haşa”) diye düşünüyorlar.
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin Genel Başkanı Hitlerin başbakan olduktan 5.5 ay sonra nasıl Tek Adam yetkilerini tamamen ele geçirerek Führer (Önder, Yürüten) olduğunu anlattığınızda, EVETçiler partili Cumhurbaşkanı adaylarının böyle şeyler yapmayacağından emin olduklarını söylüyorlar. Bugün tanıdıkları bir kişinin bir gün gidip ne gibi birisinin gelebileceğini hiç düşünmüyor ve önemsemiyorlar.
16 Nisan’a giderken bugün için Anayasa’ya göre tarafsız fiiliyatta ise partisi ile bağlarını hiç koparmamış olan Cumhurbaşkanı ile Başbakanı 16 Nisan yolunda devletin bütün imkanlarını EVET için kullanıyor, medya da her ikisine de son derece cömert davranıyor.
Cumhurbaşkanı, 7 Nisan akşamı (Saat 21:00 idi) Adana’da STK temsilcileri ile konuşuyordu. Şu kanallar konuşmayı canlı olarak verdiler:
TRT Haber, TRT TÜRK, A Haber, Kanal A, TGRT, Ülke TV, Kanal 24, tvnet, NTV, CNN TÜRK, Habertürk ve Başkent TV (Haberal’ın televizyonu ! ). Digitürk’te tam 12 kanal.
EVET kampanyası için harcanan para çok yüksek oranda devletin parası. Yani milletin parası.
Kaynakların kullanılmasındaki eşitsizliğe medya desteğindeki eşitsizlik de eklenince ortaya çıkan tablo, 16 Nisan’da EVET çıkarsa neler ile karşılaşacağımızın ön bilgisidir. Bu eşitsizlikler EVETçileri, nedense, hiç rahatsız etmiyor. Onlar eşitsizlikten kendilerine ekstra çıkar sağlayabileceklerinin hesabını yapıyorlar.
Bugün için son söz: EVETçiler çok yüksek oranda Osmanlı özlemi içinde yaşayan ümmetçiler. Laiklik ilkesine de kesinlikle karşılar.
Yarın: HAYIRcılar Türkiye’nin var olan siyasi yapısının nasıl değişeceğinin hesabını yapmaya çalışıyorlar.
16 Nisan’a doğru - 2
MEHMET ARİF DEMİRER
ANAYURT GAZETESİ
11 Nisan 2017 Salı
9 Nisan günü gazete manşetleri arasında üçünü önemsedim:
Sözcü: “Osmanlı mı, Cumhuriyet mi?
Yeni Akit: Erdoğan: “Evet Tamam İnşallah”
Yurt: “Kılıçdaroğlu, Trabzonlulara Böyle Seslendi: Güç Sayıda Değil, Akıldadır”
Bu üç başlık bugünkü yazımın adeta özenle düşünülmüş bir özeti.
Erdoğan; “Ümmetçiler 16 Nisan’da beni Tek Adam yapacaklar, inşallah” diyor ve Kılıçdaroğlu istediği kadar “Güç akıldadır” desin, diye düşünüyor. Sözcü ise pişmiş aşa soğuk su katıyor. Sırası mı şimdi? Önce Tek Adam daha sonra Osmanlı, nihai hedef ise ümmette Tek Adamlık.
Kılıçdaroğlu’nun Trabzonlulara söylediklerine gelince… 1961 seçimlerinden beri sayıyı bir türlü bulamadı CHP. Muhakkak Akıl önemli ama madem sandık var, sayı da şart. Aksi takdirde ömür boyu kalırsın muhalefette.
16 Nisan’a doğru bir hesap yapalım. Eğer Evet çıkarsa bu referandumdan Hayırcılar sayıyı bulamamış olacaklar, oysa Hayırcıların tezleri çok daha güçlü ve doğru.
Hesap şöyle: AKP artı MHP’nin Bahçeli kanadı: % 55.
CHP artı HDP artı MHP’nin Bahçelisiz kanadı: en çok % 45.
Kararsızlar: % 10.
Menderes’in, 29 Kasım 1955 gecesi, “Siz o kadar güçlüsünüz ki, isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz” diye hitap ettiği Demokrat Parti Meclis Grubu, tamamı ön seçimle belirlenmiş adaylar arasından ülke genelinde % 58 oy ile sandıktan çıkan milletvekilleri idi. Sayı olarak TBMM’nin yüzde doksanını oluşturuyorlardı.
Bugün böyle sayılar yok ama asıl olmayan Türkiye siyasetinde ön seçim. Böyle olunca adaylar parti genel başkanı tarafından belirleniyor ve seçildikleri takdirde genel başkan ne isterse onu yapıyorlar. İşte bu nedenle partili cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin genel başkanı (veya aday belirleyicisi) ise AKP-MHP koalisyonunun önerdiği yeni rejimde yürütme ve yasama iç içe oluyor. Bu sağlandıktan sonra Laik Cumhuriyetin adım adım ümmetçi Tek Adam rejimine dönüşme süreci başlıyor.
Bu durumu önlemek ve Cumhuriyeti kurtarmak için Hayırcıların Sayı’yı mutlaka bulmaları gerekiyor.
Bu mümkün olabilir mi?
Olur ama bugünkü CHP siyaset anlayışı ile değil. CHP’nin, 1965 seçiminden beri zaten Soğuk Savaş döneminde dahi bir işe yaramamış Sol felsefeden vaz geçmesi ve Merkez Sağ seçmenleri ile (benim fikrim) yeni bir çatı altında birleşmesi sonunda Sayı’ya ulaşılabilir.
Ben bu çatıya ‘Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye’ diyorum.
Eğer 16 Nisan’da sandıktan Hayır çıkarsa bu operasyon kısmen gerçekleşmiş olacaktır.
Ancak hiç olmazsa son birkaç gün CHP sözcülerinin Merkez Sağ seçmenine seslenmeleri lazım, yani Kılıçdaroğlu’nun Yurt Gazetesi’nin manşetten verdiği sözün tam tersini.
Siyasette Güç, Akıl ve Sayı’nın ortak bir zeminde buluşturması ile sağlanabiliyor.
CHP’den bu önemli adımı atmasını bekleyebilir miyiz? Cumhuriyet’i kurtarmak için bizim başka seçeneğimiz yok, CHP’nin ise muhalefetten kurtulmak için !
10 Nisan 2017 Pazartesi
Halkoylamasına birkaç gün kaldı. Türk Milleti EVETçiler ve HAYIRcılar diye ikiye bölündü. Tarafların beklentisi en yüksek % 60. Demek ki bölünme 60 – 40 aralığında bekleniyor.
HAYIRcılar, neden HAYIR diyeceklerini çok iyi biliyorlar. Meclis’in yetkilerinin budanmasını, bütçe kanunu hazırlamanın Meclis’ten partili Cumhurbaşkanına geçmesini, Gensorunun kalkmasını, denetimin sınırlandırılmasını (300 – 360 – 400 gibi kademelerle) kabul edemiyorlar. Yürütme ile yasamanın ayrılığı ilkesini yok eden, yürütmeyi tamamen, yasamayı dolaylı bir şekilde, partili Cumhurbaşkanına teslim eden bir zihniyete HAYIR diyorlar.
Partili Cumhurbaşkanının; Anayasa Mahkemesi Üyelerinin büyük çoğunluğunu, Hakimler ve Savcılar Kurulu Üyelerini de partisinin milletvekilleri ile atayacak olmasının kuvvetler ayrılığı ilkesini bir kenara iterek Yüksek Yargı’yı da denetimi altına almasını tehlikeli bulan HAYIRcılar bu anayasa değişikliği paketinin bir referandum konusu yapılmasını çok da zamansız buluyorlar.
Güney komşumuz Suriye’de bir Rus – ABD çatışmasının her an bir ihtimal olduğunu düşünerek, üstelik de ülkede OHAL ortamı sürerken sandığa giderek “Bu ülkenin insanları bölünmüştür” gerçeğinin tescilinin kime ne yararı olacağını bilemeyen HAYIRcılar, “Ne gereği vardı ?” diye sorduklarında tatmin edici bir cevap alamıyorlar.
Öte taraftaki, devletin ve medyanın eksiksiz gücünü ve desteğini arkasına alarak EVET kampanyasını tam gaz yürüten EVETçilere gelince...
Onların (EVETçilerin) tek sorunu partili Cumhurbaşkanının istediğinin gerçekleşmesi. Ne 18 Madde ile gelen değişiklikleri incelediler, ne de EVET çıktığı takdirde değişmesi gereken kanunlar ile ilgileniyorlar. Gensorunun kalkması, denetimin sınırlandırılarak adeta sıfırlanması da onları kaygılandırmıyor. Nasıl olsa 5 yılda bir sandıkta durumu düzeltirim, eğer partili cumhurbaşkanı yanlış bir şey yaparsa (“Haşa, Haşa”) diye düşünüyorlar.
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin Genel Başkanı Hitlerin başbakan olduktan 5.5 ay sonra nasıl Tek Adam yetkilerini tamamen ele geçirerek Führer (Önder, Yürüten) olduğunu anlattığınızda, EVETçiler partili Cumhurbaşkanı adaylarının böyle şeyler yapmayacağından emin olduklarını söylüyorlar. Bugün tanıdıkları bir kişinin bir gün gidip ne gibi birisinin gelebileceğini hiç düşünmüyor ve önemsemiyorlar.
16 Nisan’a giderken bugün için Anayasa’ya göre tarafsız fiiliyatta ise partisi ile bağlarını hiç koparmamış olan Cumhurbaşkanı ile Başbakanı 16 Nisan yolunda devletin bütün imkanlarını EVET için kullanıyor, medya da her ikisine de son derece cömert davranıyor.
Cumhurbaşkanı, 7 Nisan akşamı (Saat 21:00 idi) Adana’da STK temsilcileri ile konuşuyordu. Şu kanallar konuşmayı canlı olarak verdiler:
TRT Haber, TRT TÜRK, A Haber, Kanal A, TGRT, Ülke TV, Kanal 24, tvnet, NTV, CNN TÜRK, Habertürk ve Başkent TV (Haberal’ın televizyonu ! ). Digitürk’te tam 12 kanal.
EVET kampanyası için harcanan para çok yüksek oranda devletin parası. Yani milletin parası.
Kaynakların kullanılmasındaki eşitsizliğe medya desteğindeki eşitsizlik de eklenince ortaya çıkan tablo, 16 Nisan’da EVET çıkarsa neler ile karşılaşacağımızın ön bilgisidir. Bu eşitsizlikler EVETçileri, nedense, hiç rahatsız etmiyor. Onlar eşitsizlikten kendilerine ekstra çıkar sağlayabileceklerinin hesabını yapıyorlar.
Bugün için son söz: EVETçiler çok yüksek oranda Osmanlı özlemi içinde yaşayan ümmetçiler. Laiklik ilkesine de kesinlikle karşılar.
Yarın: HAYIRcılar Türkiye’nin var olan siyasi yapısının nasıl değişeceğinin hesabını yapmaya çalışıyorlar.
16 Nisan’a doğru - 2
MEHMET ARİF DEMİRER
ANAYURT GAZETESİ
11 Nisan 2017 Salı
9 Nisan günü gazete manşetleri arasında üçünü önemsedim:
Sözcü: “Osmanlı mı, Cumhuriyet mi?
Yeni Akit: Erdoğan: “Evet Tamam İnşallah”
Yurt: “Kılıçdaroğlu, Trabzonlulara Böyle Seslendi: Güç Sayıda Değil, Akıldadır”
Bu üç başlık bugünkü yazımın adeta özenle düşünülmüş bir özeti.
Erdoğan; “Ümmetçiler 16 Nisan’da beni Tek Adam yapacaklar, inşallah” diyor ve Kılıçdaroğlu istediği kadar “Güç akıldadır” desin, diye düşünüyor. Sözcü ise pişmiş aşa soğuk su katıyor. Sırası mı şimdi? Önce Tek Adam daha sonra Osmanlı, nihai hedef ise ümmette Tek Adamlık.
Kılıçdaroğlu’nun Trabzonlulara söylediklerine gelince… 1961 seçimlerinden beri sayıyı bir türlü bulamadı CHP. Muhakkak Akıl önemli ama madem sandık var, sayı da şart. Aksi takdirde ömür boyu kalırsın muhalefette.
16 Nisan’a doğru bir hesap yapalım. Eğer Evet çıkarsa bu referandumdan Hayırcılar sayıyı bulamamış olacaklar, oysa Hayırcıların tezleri çok daha güçlü ve doğru.
Hesap şöyle: AKP artı MHP’nin Bahçeli kanadı: % 55.
CHP artı HDP artı MHP’nin Bahçelisiz kanadı: en çok % 45.
Kararsızlar: % 10.
Menderes’in, 29 Kasım 1955 gecesi, “Siz o kadar güçlüsünüz ki, isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz” diye hitap ettiği Demokrat Parti Meclis Grubu, tamamı ön seçimle belirlenmiş adaylar arasından ülke genelinde % 58 oy ile sandıktan çıkan milletvekilleri idi. Sayı olarak TBMM’nin yüzde doksanını oluşturuyorlardı.
Bugün böyle sayılar yok ama asıl olmayan Türkiye siyasetinde ön seçim. Böyle olunca adaylar parti genel başkanı tarafından belirleniyor ve seçildikleri takdirde genel başkan ne isterse onu yapıyorlar. İşte bu nedenle partili cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin genel başkanı (veya aday belirleyicisi) ise AKP-MHP koalisyonunun önerdiği yeni rejimde yürütme ve yasama iç içe oluyor. Bu sağlandıktan sonra Laik Cumhuriyetin adım adım ümmetçi Tek Adam rejimine dönüşme süreci başlıyor.
Bu durumu önlemek ve Cumhuriyeti kurtarmak için Hayırcıların Sayı’yı mutlaka bulmaları gerekiyor.
Bu mümkün olabilir mi?
Olur ama bugünkü CHP siyaset anlayışı ile değil. CHP’nin, 1965 seçiminden beri zaten Soğuk Savaş döneminde dahi bir işe yaramamış Sol felsefeden vaz geçmesi ve Merkez Sağ seçmenleri ile (benim fikrim) yeni bir çatı altında birleşmesi sonunda Sayı’ya ulaşılabilir.
Ben bu çatıya ‘Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye’ diyorum.
Eğer 16 Nisan’da sandıktan Hayır çıkarsa bu operasyon kısmen gerçekleşmiş olacaktır.
Ancak hiç olmazsa son birkaç gün CHP sözcülerinin Merkez Sağ seçmenine seslenmeleri lazım, yani Kılıçdaroğlu’nun Yurt Gazetesi’nin manşetten verdiği sözün tam tersini.
Siyasette Güç, Akıl ve Sayı’nın ortak bir zeminde buluşturması ile sağlanabiliyor.
CHP’den bu önemli adımı atmasını bekleyebilir miyiz? Cumhuriyet’i kurtarmak için bizim başka seçeneğimiz yok, CHP’nin ise muhalefetten kurtulmak için !